22 Kasım 2008 Cumartesi

TüRK RoCK GRuBu: "PeYNiR GeMiSi"


Bu bir cesit gemi.

denizlere degil müzige yelken acan..

En kücük tersane olarak gecer bu geminin yapildigi tersane..

Sadece kücük bir masa olarak görev yapiyor simdi
Münsterìn eski bir meyhanesinde.

Zaten eskiden de öyleymis.
Bir ekim ayinda etrafina dört kisi oturmus,
ve bilmeden baslamis m
asa,
hic görmeyecegi gemiye tersanelik yapmaya.
Sadece üzerine konulan caylarin kokusunu almis.

O kokuya müzik karismis,

masaninsa haberi olmamis.
bir kac saat kadar sürmüs geminin yapimi.
Demis ki biri sonra,
lafla yürütülmez bu gemi,
o yüzden kesin karar vermisler
Bu gemiyi müzikle yürütmüsler.

______________________________________________

Vurmali Calgilar: Mario Kostka
Bass Gitar ve provalarin nese kaynagi: David Wiesner
Solo Gitar ve Vokal: Frank Lehnhoff
Vokal ve Ritm Gitar: Y. Emre Aksakal





Sarkilariyla ve müzikleriyle Münster sehrinde bizlere güzel, neseli ve eglenceli dakikalar gecirmemizi saglagan güzel dostum Y.Emre Aksakal ve Peynir Gemisi Grubuna cok tesekkürlerimi sunarim... Iyiki varsiniz...

29 Eylül 2008 Pazartesi

Ramazan Bayrami 2008


Hazan yagmurlarindan

Ucan balonlarin;

Cocuklarin ellerinden düsmedigi

Gülümsemenin;

Insanlarin yüzünden hic eksilmedigi

Bir bayram bu "Bayram".

Kadere, hayata, olumsuzluklara;

Hatta ölümün varligina inat,

Hala dimdik, hala basi dik.

Bu bir Armagan...

Insanligin kurtulusu...

Bu gercege itaatin sonsuzlugu adina!

Gökyüzünün icimizi isitan yüzüne göz kirparak

... ve ...

Bugünleri yasama degerli kilarak

Saygi ve sevginin hic bitmemesi,

Nerde o eski bayramlarin denmemesi

Ümidiyle...

Nice, mutlu ve birlikte bayramlara...


BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!


29 Haziran 2008 Pazar

DüNYa GüZeLLiKLeRi: "GüLLeR"

Gül (Rosa)
Rosaceae (Gülgiller) familyasının Rosa cinsinden güzel kokulu bitki türlerine verilen ad.

Ana vatanı Anadolu, İran ve Çin'dir. Türklerin milli çiçeği sayılan ve çiçeklerin kraliçesi diyebileceğimiz bu bitki herkes tarafından sevilen bir çiçektir. Park ve bahçelerin süslenmesinde kullanıldığı gibi sarmaşık olanları balkon ve terasları süsler. Kesme çiçekçilikte çok talep edilen kıymetli bir çiçektir.

Siir/Sairler:

Şairler, gül ile ilgili olarak çeşitli tasavvur ve hayallerde bulunmuşlardır.



Islamda Gül´ün yeri:

Müslümanlar gül kokusunun peygamberlerinin kokusundan geldiğini kabul ederler ve peygamberleriyle yoğun sevgi bağı olan kişilerin dahi gül koktuğuna inanırlar. İslam sanatında gül çoğunlukla peygamberi simgeler. Bu yüzden çoğu İslami eserde güle ayrı bir değer verilmiştir. Peygamber'in terinin gül gibi koktuğu rivayet edilir. Muhammed gülleri "Seyyidül ezharül Cennet=Cennet çiçeklerinin ulusu" olarak nitelendirmiştir.

Yazi: "http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCl#K.C3.BClt.C3.BCr_ile_elde_edilen_g.C3.BCller_.28K.C3.BCltivarlar.29"

Resimler: N.Hasal´a aittir

12 Haziran 2008 Perşembe

DüNYa GüZeLLiKLeRi: "PaSSioNSBLuMe"

Farkinda degiliz, fakat dünya o kadar güzelliklerle doluki...
Bu güzelliklerden bir tanesiyle de 08.06.2008 tarihinde yeniden tanistim. Ne mi bu?

Bana 21.06.2002 tarihinde arkadaslarim tarafindan hediye edilen o tarihten beri bir daha cicek acmayan bitkim "Passiflore / Passionsblume".

Bu bitkiyi annem ve ben cok sevmistik, cok begenmistik ilk cicek actiginda. Daha sonraki yillarda yerini mi begenmedi ne bir daha bu güzelligini göstermedi bize bu bitki taaki yukarida belirttigim tarihe kadar.
Niederkassel´den Münster´e tasindiktan sonra da hic acmadi, hatta balkonda sulamamiza ragmen kurudu bir topragin kurumasi gibi...Bu sene de acmadigi taktirde atacaktik, yerini baskasiyla doldurarak.

...ama...

Fakat bu sene bana adeta bir süpriz yapmak istemisti.
8 Haziran´da yine görevimi yerine getirip ciceklerimizi suluyordum ve benim bu bitkimin tomurcuklarina bakarak "elbet bir gün acacaksiniz, bekliyorum sizi" deyip yapraklarini oksarken elime yumusak birsey takilmaz mi!?
Hemen büyük bir heyecanla bitkiyi döndürdüm ve aman Allah´im ne göreyim tam iki tane acmis cicek...
Sevindim, sevindim ve yine sevindim...
Gözlerimden damla damla yaslar süzüldü sevincimden.
Cok mutlu oldum ve mutlulugumu herkes ile paylasmak istedim.

...ve...

Bugün de bu mutlulugu sizlerle paylasiyorum.

Ne mutlu bana!!!



13 Nisan 2008 Pazar

YaRiM HaZiRaN

Haziran´a olan sevgimi ve özlemimi anlatan bir yazi, Haziran dogumlu oldugumdan dolayi herhalde... Sizlerle paylasmak istedim...



Yarim Haziran!

Kimbilir kac bahari birlikte ugurladik seninle...
Kimbilir kac yazi karsiladik kan ter icinde...
Ilhamisin ergenlik siirlerimin, o ilk Haziran´dan beri...
Yasgünlerimin fener alayi, ilkyaz günahlarimin tanigisin..
Tanigisin yüzüme düsen gözlerin, tenime degen ellerin...
Senle baslayip, sende bitirdim bunca yili...
Sendin hararetli yilsonu muhasebelerimin degismez takvim yapragi...
Tutkunum sana...Sadik, itaatkar ve hayran...
...Yarim Haziran!...

Hasretle bekleyip, iple cektim gelislerini cogu zaman...
Sen hep iki bahar arasinda, hazlar zamani cikageldin; eteklerinde ilkyaz coskulari ve isyanlarla...
Haziranlarda asik, haziranlarda pisman, haziranlarda ergen oldum.
Iste burada yillar yili getirip, iadesiz taahhütsüz önüme ativerdigin eski yaslar...Kimi hakkinca yasanmis, kimi belki hic yasanmamis...Kimi cocuk, kimi genc, kimi olgun...
Her serin baharin ardindan yaz kokulu, yildizli müjdeler tasidin bana... Hararetli ve ciplak Temmuz aksamlari vadettin... pesisira hazan geldigini hissettirmeksizin bir süre...
Gün oldu tomurcuk olup cicek cicek boyverdin; gün oldu siddet yüklü bir öfke bulutuna tutunup seller yagdirdin gecikmis bahar dallarinin üzerine... hazirliksiz... insafsiz...
Öncesiz ve sonrasiz asklarda oyaladin beni...
... kimi gercek, cogu yalan...
Zamanla ibadet eder gibi sevmeyi ögrettin; üzerine kiragi düsmüs beyaz bir gül kadar taze... bir o kadar kusursuz...
Anladim ki, Haziran´da sevmek yaman...
...Yarim Haziran!...

Ocaklar kurdum sicacik... Asim, esim, isim oldu katiksiz, riyasiz... Ogullar ve gecikmis heyecanlar verdin bana...
Gidemedigimiz uzak denizleri cocuklarimiza isim yaptik... onlar yüzsün diye yüzemediklerimizi...
Geride kirik dökük onlarca Haziran birakarak karsiladik yarinlari... Ve sen bagisladin hatalarimi yilsonu bilancolarinda... Sorguda ele vermedin beni... Taniyamadilar kimlik tesbitinde bedenimi, kalbimi...
Kimbilir kac sirri sakladin... Kacini ele verdin o gecikmis hesaplasmalarda...
Sen ilkyazdan alip güze acarken kapilarini... ben yazin sarhoslugundan sonbahar serinliginde aydim.
Seni beklerken kendime vardim.
Yadsiyamam: Sevildim ve sevdim cogu zaman...
Müsebbibi sensin...
...Yarim Haziran!...

Yasim büyüse de büyümedi icimdeki cocuk...
... ama zamanla olgunlasti Haziranlarim...
Yeni gelenler sonbahara daha yakin simdi...
Eski mektuplar ve sepya renkli fotograflarla dolu bir albümde hayatim... Haziran dogumlu...
Kulagimda bir siir Hasan Hüseyin´den artakalan:
"Sokaktayim
gece leylak ve tomurcuk kokuyor
yarali bir sahin olmus yüregim
uy anam anam...
Haziran´da ölmek zor"...
Lakin dogmak da zor Haziran´da...
Yaz kapiyi calsa da;
... biliyoruz sonu hazan...
Yine de seviyorum seni...
...Yarim Haziran!...

Can Dündar

24 Mart 2008 Pazartesi

...S´oNSuZ aSK...

Günlerden bir gün,
evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini
hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da,
rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.
minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya
başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış.
Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye.

Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya
görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını
bilememiş. içinden “Ne muhteşem bir çiçek” diye geçirmiş.
Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin
üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.
“Merhaba” demiş papatyaya, “sizi uzaktan gördüm ve yanınıza
gelmek istedim.”. Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve
“Merhaba” demiş, “ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten.”
Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini,
nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.
Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten
hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş.
Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını
seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı
güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok
sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış.
Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret
edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan,
incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da
kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği
kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana
ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.
Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek
artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya
dönmüş ve; “Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek” demiş.
Papatya buna bir anlam verememiş. “Neden” demiş. “Yoksa
benim yanımda mutsuz musun?”. “Hayır” demiş kelebek. “Bilakis,
sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü
sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık
kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim.”
Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten.
Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını
fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya “Sevi seviyorum”
diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece “Bende…”
diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.
İçinden “Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.
Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim.” diye geçirmiş.
Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin
acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş,
sonra da dökülmeye başlamış.
Her düşen yaprakta papatya, “seviyormuş” diye geçirmiş içinden.

23 Şubat 2008 Cumartesi

Emre Aydin


22. 02. 2008 tarihindeki Köln/Almanya konserindeki o muhtesem sahnesinden sonra zaten müzigini cok begenerek dinledigim Emre Aydin´in gercekten de Türk Rock Müzigine katkilarinin güzel oldugunu düsünüyor ve bundan dolayi kendisini dolayi tebrik etmek istiyorum. Gercek sanatcilar arasinda gördügüm Emre Aydin´in gelecekte de ayni sekilde dinleyicilerine hitap etmesi dileklerimle...

Biyografisi:
02.02.1981 Isparta/Türkiye dogumlu olan Emre Aydin gencligini Isparta´da gecirir. Antalya Anadolu Lisesi´ni bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Iktisadi Idari Bilimler Fakültesi Iktisat bölümünde ögrenim görür.
2002 yilinda SingYourSong beste yarismasina grubu 6. Cadde`yle katilir ve Türkiye birincisi olur.
2003 yilinda grubu 6. Cadde`nin ilk resmi albümü yayinlanir. Ayni yil gruptan ayrilir.
Ilk albümü "Afili Yalnizlik" ile solo kariyerinin ilk basamaklarini Sony BMG Türkiye GRGDN isbirligiyle Ekim 2006`da dinleyenlerinin büyük ilgisini uyandirarak atar.
2006´dan itibaren bir cok konserde degisik sehir ve ülkelerde sevdikleriyle bulusur.

...Yolu acik olsun...
Albümleri:
2003 6.Cadde (grup albümü)
2006 Afili Yalnizlik (solo albümü)

7 Şubat 2008 Perşembe

SoBeLeNiNCe...


Allah Allah, sobelenmisim de haberim olmamis. Nasil oldu da bilemedim, hemde taaa Almanya´nin Münster sehrine kilometrelerce uzaklikta olan Türkiye´nin Bursa kentinden Çilekli Tasarım`in o tatli yazari Zeynepcigim tarafindan :)) Hay Allah´im, durmadan eskileri yani cocukluk günlerimizi hatirlatip o günlere duydugumuz özlemi bilincalti düsüncelerimizi defalarca bilincimize getirmekte üstüne yoktur Zeynep´in :)) Ilk önce cocuklugunu yasayamamis arkadaslarimizin da bilgilenmesi amacli sobelenmek terimini aciklamak istiyorum: yakalanmak, fark edilmek :)) Insan sobelendigine sevinir mi? Ben seviniyorum. Niye mi? Sobelenmek fark edilmekse, benim sayfam da yavas yavas fark edilenler arasinda yerini aliyor galiba :)) Neyse konumuza dönüyorum. Sobelenince önce söyle bir film seridi gibi cocuklugum gecti gözlerimin önünden. Öncelikle evimizin arka bahcesindeki oyun parki, o oyun parkinda oynanan binbir türlü oyunlarin icinde sobe oyunu da vardi. Sonra ilkokula basladigim yil ve ardindan gelen dört sene daha, az mi sobeleyip sobelenmedik o kücük ama bizim büyük dünyamiz olan okul bahcesinde tenefüslerde. Zil calinca az üzülmezdik ve simdi ise o günleri tebessümle aniyor, fakat zil calinca üzülürmüs gibi üzülüp özlüyoruz. Bu devre icerisinde yaptigimiz aktiviteler belirdi birden: ders, ödev, sinavlar, folklör, flüt, resim, yarismalar... en önemlisi de okuldan geldikten sonra, dersler bitince aksama dogru yayinlanan cizgi filmler. Bu cizgi filmlerden biriside "Tas Devri" idi...
Artik biz de "Tas Devri"´nden kalanlar ve cocukluklarini özleyenler olarak yeni sanal sobe oyununu cikardik, hayirli ugurlu olsun devlete
millete :)) Söyle bir 20 sene sonra da artik "ah ne günlerdi ah, sanal sanal sobeliyor sobeleniyorduk bunun yaninda da güzelce bir düsünüyorduk. ne güzel günlerdi onlar" deriz. :)) Güzelliklerle anilarda yer almasi ümitlerimle... Cevaplarim...


** Bakalım kaç tanesi gerçek olacak?
  • Saglikli, hayirli ve güzelliklerle dolu bir hayat
  • Dis Hekimligini bitirererk "Dr.Nazli Hasal" ünvanima ulasip insanlara Dis Doktoruna gitmenin aslinda korku filmlerine benzetilecek birsey olmadigini ögretmek
  • Hayirli benim onu sevdigim onun beni sevdigi bir kismet ile cekirdek ailemizi kurmak
  • Ögrenmis oldugum bilgiler ile insanlara maddi ve manevi yardimci olmak.
  • En önemlisi insanlarla daima bir diyolog icinde olup, yardimlasmanin unutuldugu bir dünyada yardimlasmayi yaymak...

...bitmez...

**Hemen yapabileceğim halde yapmayı neden beklediğimi bilmediğim şeyler;

  • Kac gündür silip süpüremedigim odami düzenlemek
  • Cekmecemde dagilmis olan tokalarimi toplayip cekmecenin kapagini zamklamak
  • Sac uclarimi kestirmek.
  • Tezhib ile ugrasip, gitar calismak...

... bu hic bitmez ...


**Bir daha dünyaya gelmiş olsam seçme şansım olsa;

Yine ben olarak gelmek isterdim, secmis olabilsem biraz daha hafif nazlilik olabilirdi ya da aileme karsi cok daha hafif nazlilik :) .Allah beni böyle yaratmis, mutlaka bunda bir bildigi vardir!

Mademki sobeleyebiliyoruz ben de saygideger


ve

Aynur'dan Tarifler

sitelerinin sahibelerini sobeliyorum...

Saglicakla kalin...

2 Şubat 2008 Cumartesi

PaRiS´iM

Parlaktir sokaklari noel aksamlarinda
Alir götürür insani cok uzak derinliklere

Rengarenk güzel düslere

inci tanesi gibi degerli ve tek

Sevgililer sehri Paris´te

N.Hasal


Her firsatta ne kadarda canim ablamin yanina Paris´e gitsemde bu sefer Paris´i farkli gördüm veya görmek istedim ve bu fikirle gezdim rehberim Ali abim ile birlikte... :))

Önceleri cok büyük, cok kalabalik, cok internasyonel, cok karmakarisik ve cok sIkIcI gelen bizim Paris´in dar sokaklarini gördükce, güzelliklerini kesfettikce, hele bu noeldeki Champ-Élysées´in isil isil halini görünce bu asiklar sehrine asik oldum...

ve...

simdi sizlere objektiflere takilan bir kac fotograf esliginde Paris´i gezdirmek istiyorum....






















Cathédrale NOTRE DAME DE PARIS (meydani ve asagida kilise önünde)

Paris Belediyesi
Concorde

30 Ocak 2008 Çarşamba

Sayfa Yapim Asamasinda Olursa.. :))

Sinavlardan dolayi sayfadaki konulara bir süre ara verilmistir.

En yeni ve en renkli konular yapim asamasinda bulunmaktadir.

Lütfen bekleyiniz!

:))