30 Aralık 2007 Pazar

28 Aralık 2007 Cuma

Yasamin Renkleri




Kelebeklere olan zafimi biliyor muydunuz? Bunu seziyorlar mi ne? Nedense hep odama guzel renklerde cok sevimli kelebekler giriyor. :)))


oncelikle sizlerle kelebekler hakkinda bulmus oldugum kelebekleri tanitan bir yaziyi paylasacagim ve sayfanin asagisinda da bu guzelliklerin bazilarini izleyebilirsiniz...

kelebeklerle birlikte iyi keyifler...




K E L E B E K

Sen bosver onlari uç gönlünce
Onlarin hiç kanatlari olmadi ki...
Kelebek...Ooo...Kelebek...Ooo...

Açar mi kanatlarin bir gün yine?
Kelebek kaç gün var geriye?
Kisacik ömür yeter mi onca hayale?
Gücenme dünya hali böyle..

Sen bosver onlari uç gönlünce
Onlarin hiç kanatlari olmadi ki...
Sen bosver onlari uç kendin gibi kelebek gibi...
Onlarin ruhu böyle rengarenk degil saf ve tertemiz

Kelebek..kelebekk..sen uç hep gönlünce...
Kelebek kelebekk..sen uç hep gönlünce...

Sen bosver onlari uç gönlünce
Onlarin hiç kanatlari olmadi ki...
Sen bosver onlari uç kendin gibi kelebek gibi..
Onlarin ruhu böyle rengarenk degil saf ve tertemiz...

Kelebek..kelebekk...sen uç hep gönlünce...
Kelebek kelebekk..sen uç hep dokunmasinlar kanatlarina dökülür ya pullarin
Unutma sen kelebeksin,ben seni öyle sevdim.
Bir asi rüzgardin da kiyamadim dokunmaya
Sen demistin ya giderken
Ah kelebek seni hep sevecegim...
NEV
(Isigim ve Gölgem)


Kelebek, böceklerin, pulkanatlılar veya kelebekler (Lepidoptera) takımının kanatlı fertlerine verilen genel ad. 150.000 kadar türü bilinmektedir.
Vücutları kiremit dizilişi şeklinde renkli pullarla örtülüdür. Pullar, uçları yassılaşarak genişlemiş kıllardır. Ufak sarsıntılarda koparlar. İki çift olan kanatlarının büyüklüğü türlere göre değişir. Pek az türde ve bazı türlerin dişilerinde kanat bulunmaz. Emici tipteki ağız parçaları hortum şeklindedir. Kullanılmadığı zamanlar bu hortum başın alt tarafında helezon biçiminde kıvrılır. Balözü emerler. Çiçeklerin balözünün tadını ayaklarıyla alırlar. Tat alma cisimcikleri ayaklarına yerleşmiştir. Ayaklarıyla çiçeğin suyunu kontrol ederler. Beğendikleri takdirde kıvrılı duran hortumlarını uzatarak emerler.
Ağız organları, yalnız çiçek tozu (polen) ile geçinen "Micropterygidae" kelebek familyasında çiğneyicidir. Tüylü başlarında büyükçe iki petek göz ve çoğunda iki nokta (osel) göz bulunur.
Kelebekler faaliyet durumlarına göre gece ve gündüz kelebekleri olarak iki gruba ayrılırlar. Gece kelebekleri kalın ve ağır vücutlarıyla alaca karanlıkta veya gece uçarlar. İnce kıl gibi olan antenlerinin ucu sivridir. Bazı türlerde antenlerde birer dizi tüy bulunduğundan tarak görünümündedirler. Genellikle renkleri mattır. Hızlı uçucudurlar.
Gündüz kelebekleri gece istirahat edip, gündüz uçarlar. İnce ve hafif vücutludurlar. Anten uçları topuzludur. Kanatları gâyet güzel renk ve desenlerle süslüdür. Uçuşları yavaştır. Bir yere konduklarında kanatlarını yukarıya dik tutarlar. Gece kelebekleri ise dinlenme hâlinde kanatlarını çatı gibi gövdelerinin üzerine kapatırlar veya tamâmen açık bırakırlar. Bu kâideler bütün kelebekler için geçerli değildir. Meselâ; Skiperler pervâne olmadığı halde antenleri incedir. Vücutları kalın ve renkleri mattır. Gündüz uçarlar. Çoğunlukla pervanelerle karıştırılırlar.
Gece kelebeklerinin işitme ve koku alma duyuları da çok hassastır. Bazı türlerin erkekleri, 5 km uzaktaki dişinin kokusunu alabilirler. Gündüz kelebeklerinin duyargaları (anten) çıplak olduğundan bu hassaslıktan mahrumdurlar.
Kelebeklerde çoğalma yumurta ile olur. Kelebek yumurtaları yarım küre, küre, silindir ve iğ şeklindedir. Dişileri yumurtalarını tek tek veya gruplar halinde ağaç kabukları veya yapraklar üzerine yapıştırarak bırakırlar. Bazıları da üst üste yapıştırarak kuleler meydana getirir. Bazıları yumurtaların üzerini vücutlarından kopardıkları kıllarla bir kürk gibi kapatırlar. Kışı geçirmek zorunda kalan yumurtalar “Korion” denen sert bir kabukla örtülüdür. Yumurtadan çıkan larvalara “tırtıl” adı verilir. Kışı genellikle tamamen gelişmiş olarak yumurta kabuğu içinde geçirir. İlkbaharda her yer yeşermeye başlayınca kabuğunu yırtarak besin aramaya çıkar. Dişi kelebekler yumurtlarken özellikle tırtılların beslendiği bitki türlerinin üzerine veya yakınına yumurtalarını bırakırlar.
Tırtıllarda üç çift göz ve 2-5 çift karın bacağı bulunur. Ağız parçaları ısırıcı çiğneyicidir. Alt dudağa dökülen ipek salgı bezleri vardır. Oburca beslenen tırtıllar, 4-5 defa deri değiştirirler. Normal iriliğe ulaşınca ipek salgısı ile kendilerine koza örerler.
Koza içinde erginin şekillendiği pupa durumuna geçer. Bir müddet sonra pupa kabuğunu yırtar ve kozadan genç ergin yeni kelebek ortaya çıkar. Fakat hemen uçamaz. Kanatlarındaki damarların kanla dolması ve kuruyarak güçlenmesi için birkaç saat beklemesi gerekir. Bazı erginlerin ömrü 24 saat, bir kısmının 1-2 aydır. Hayatları birkaç mevsim sürenler kış uykusuna yatar veya daha sıcak bölgelere göç ederler. Bunlar yüzlerce kilometrelik yolu uçabilecek güçtedir. İngiltere’de yaygın bir tür, havalar soğumaya başlayınca Kuzey Afrika’ya göç eder. Kuşların aksine kelebeklerin göçü tek yönlüdür. Amerika’da yaşayan bir çeşidin dışında hiçbiri geri dönmez.
Bazı kelebekler zehirlidir. Bunlar çok yavaş uçar ve göz kamaştırıcı parlak renklere sahiptir. Bu renkler düşmalarına karşı bir ikaz işaretidir. Böcekçil hayvanlar bunları yemekten çekinirler. Bazı kelebekler de, sahte kafa işaretleri, kanatlarındaki göz işaretleriyle ve antene benzeyen kuyruk uzantılarıyla düşmanlarını şaşırtarak kendilerini korurlar. Bu işaretlere aldanan avcı hayvanlar, kelebeğin öldürücü olmayan kısmına saldırır. Yırtık kanatlı bir kelebek hayatını sürdürebilir. Birçokları da kondukları yerlerde tamamen kamufle olabilirler. Kuru yaprak görünümündeki bazı kelebekleri kondukları yerden ayırdedebilmek çok zordur.






*Yazi icin "http://kelebek.be/kelebek/index.php?option=com_content&task=view&id=68&Itemid=9" internet sitesine cok tesekkurlerimi sunuyorum

24 Aralık 2007 Pazartesi

VaRDIR BuNDa Da BiR HaYIR

Sizlerle simdi sevdigim bir hikayeyi paylasmak istiyorum...



Bir zamanlar Afrika da ki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
"bunda da bir hayır var!"

Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın başparmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:
"bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
"bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu? "ve sonra
Da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine
Götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler. Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir, bir anlattı.

"haklıymışsın!" dedi.
"parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış.
İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi."
"hayır" diye karşılık verdi arkadaşı.
"bunda da bir hayır var."
"ne diyorsun
aşkına?" diye hayretle bağırdı kral.
"bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."
"düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum,değil mi? ve sonrasını düşünsene? "

18 Aralık 2007 Salı




Hazan yagmurlarindan uzak
Ucan balonlarin;
Cocuklarin ellerinden düsmedigi
Gülümsemenin;
Insanlarin yüzünden hic eksilmedigi
Bir bayram bu "Bayram".
Kadere, hayata, olumsuzluklara;
Hatta ölümün varligina inat,
Hala dimdik, hala basi dik.
Bu bir Armagan...
Insanligin kurtulusu...
Bu gercege itaatin sonsuzlugu adina!
Gökyüzünün icimizi isitan yüzüne göz kirparak
ve...
Bugünleri yasama degerli kilarak
Saygi ve sevginin hic bitmemesi,
Nerde o eski bayramlarin denmemesi
Ümidiyle...
Nice, mutlu ve birlikte bayramlara...




17 Aralık 2007 Pazartesi

Gitarimla ilk calip söyledigim sarki...


SeN BeNiM SaRKILaRIMSIN

Belki bir şarkının her sesinde
Belki bir sahil meyhanesinde
Belki de içtiğim sigaranın dumanısın
Bir yıldız gökte kayıp giderken
Islak bir yolda yalnız yürürken
Bambaşka bir şeyi düşünürken aklımdasın

Geçmiş değil bugün gibi yaşıyorum hala seni
Sen hep benim yanımdasın
Gündüzümde gecemdesin, çalınmasın söylenmesin
Sen benim Şarkılarımsın

Sanki hiç gitmemiş hep var gibi
Bir sırrı herkesten saklar gibi
Sessizce sokulup ağlar gibi yanımdasın
Beni bir şeylerden aklar gibi
Koparmadan çiçek koklar gibi
Hiç bozulmamış yasaklar gibi aklımdasın

Geçmiş değil bugün gibi yaşıyorum hala seni
Sen hep benim yanımdasın
Gündüzümde gecemdesin, çalınmasın söylenmesin
Sen benim Şarkılarımsın

14 Aralık 2007 Cuma

Hayatimdan Parcalar


Hayatimdan Parcalar

Sevipte sevilmemek,
Bekleyipte beklenmemek nedir bilir misin?
Bir gün gelecegini sandigin ve
umut ettigin, yakici atesiyle kivrandigin
insanin gelmeme ihtimalini düsünüp
hüzne boguldun mu hic?
Agladin mi? Bu aciyi tattin mi hic icinde?
Yasaminin ve yasama karsi sevincli bakislarinin
ondan kaynaklandigini,
onun aydinlatici bir isik oldugunu zannettin mi?
Senin hayatinin yavas yavas bir parcasi oldugunu,
fakat onun bundan haberi bile olmadigini düsündün mü?
Onun bakislarindaki farkliligi, gözlerindeki piriltiyi, gülümsemesindeki sevecenligi
ve sanki o hic büyümeyen cocugu kesfettin mi hic?
Gördün mü?
Onunla vaktin nasil gectigini anlamadan ertesi gün görüsmek üzere ayrilirken onu
biraz daha fazla görmek icin bahaneler uydurdun mu?
Hatta bazen gülünc duruma bile düstün mü?
Bunlar, insanin hayatinin parcasidir var olan
ve
bu da benim parcalanan parcalarimdan,
hatiralarda kalacak ve onlari süsleyecek olan...

-NaZLI-

Siir



Tren

Dert ortagim olmus zamanla
Beni, göz yasimi, cektiklerimi
paylasmis ve anlamis beni sanki
Dinlemis beni hic ses cikarmadan
agzini bile acmadan
fakat anlamis beni...
Ve sessizligiyle, sefkatiyle
koskoca dertlerimi unutturmus
bir anne kucagi gibi rahatca
uyutmus beni kucaginda
zamanin nasil gectigini bile bilmeden
ulastirmis beni vuslatima...
Onunla her karsilasmamizda
hem buruk hem sevinclidir icim.
Bir tarafta beni özlemle bekleyenler
diger tarafta benim özlemle beklediklerim.
Iki parcaya bölünür her seferinde kalbim:
Yüzüne bakmaya kiyamadigim insanlar bir yanda olmus ben bir yanda.
Bu da benim kaderimmis
öyle der dert ortagim.
Yazilmaya görsün bir kere anlina hasretler.
Dünyaya zaten hasretle geliriz Mevla´ya
Mevla da vermis bir hasret daha...
Ayrilanin matemi belli,
sanmaki hic dönmeyecek geri...
Kavusanin sevinci belli,
sanmaki sona ermeyecek vuslati...
Ayrilik, vuslat deyipte gecme
söylemesi kolay iki zit kelime
Biri hüsrana bogar seveni
Digeri kavusturur kavusmaz kalpleri.


-NaZLI-

Dua

Bayramın hayrı, güzelliği ve onu karşılayan bugünlerin bereketiyle..

Bir Çiçeğin Duası



Beni bir mü’min kulun gördü.
Yanımdan geçiyordu, beni fark etti.

Durdu geri döndü, geldi.
Yüzüme uzun uzun baktı.

” Ne güzel yaratmış!” dedi sessizce.
İşte o an, niçin var olduğumu anladım.
Melekler sardı etrafımızı ansızın, imrenerek seyrettiler olup biteni.
Görmediği Rabbine görmüş gibi inanan bir insanın yüceliğini gördüler.
Ve herşeyi en ince ayrıntısıyla kaydettiler.
Çekilen resimlerde ben de vardım.
Ey dualara cevap veren Rabbim, ben cansız bir tohumdum.
Dualarımı kabul ettin, güzel bir çiçek oldum.
Senin kudretinle canlandım, Senin san’atınla süslendim, Senin lütfunla
güldüm.
Şimdi bir duam daha kaldı mahşere sakladığım:
Beni gören gözleri ateşte yakma Ya RABBİ !!!


...amin...

8 Aralık 2007 Cumartesi

oDaM oDaM GüZeL oDaM

"Aslan yattigi yerden belli olur..."

Bu ata sözü biraz alakasiz kalacak, fakat bugün sizlere cok tatli ve cok sirin olan odami tanitacagim...

güzel odamin güzel duvarlari

* masamin üstü fizyoloji sinavimdan dolayi dopdoluydu...kusuruma bakmayin :)

Mavideniz Mef
rusat/Bursa...

Tamtamina bir gün boyunca ayaklarimiza kara sular inene kadar Bursa´nin altini üstüne getirmistik annemle bu güzel perdeleri yapan Mavideniz Mefrusat´i bulana kadar... Sagolsunlar cok güzel yapmislar ellerine saglik, ama fikir benden cikmisti :)))




Duvarimdaki güzelliklerden birisi de canim yegenlerimle cekinmis oldugum tatli fotograflar...











Üst cerceve: Ömer-Nazli-Ennour; Alt cerceve: Nazli-Yaman


canim Ali abimin ve Feyza ablamin hediyeleri...
Od
amin bas köselerini süslüyorlar...




Bir Dis He
kimi adayinin evde bulundugunu nerden anlarsiniz?













Tabiiki laboratuarda yapilan modellerin
odadaki bos yerleri süslemesinden...Mumdan yapilan disler mi dersin, protez icin olan mumlar mi dersin, yoksa tel bükmek icin olan modeller mi.... Evet bunlardan bizim evde, hatta benim odamda da sürüyle bulunmakta :))))



Sakin bu ayak iskeletinin benim oldugunu düsünüpte korkuya kapilmayin, cünkü o masamin üstünü süsleyen bir kalemlik :)))

Umarim kücük odamda yapmis oldugumuz gezinti biraz da olsa hosunuza gitmistir! Insallah misafirim olup, bir fincan kayfemi icip (bir fincan kayfenin 40 yil hatiri vardir), odami yakindan görüme firsatiniz olur...