30 Aralık 2007 Pazar

28 Aralık 2007 Cuma

Yasamin Renkleri




Kelebeklere olan zafimi biliyor muydunuz? Bunu seziyorlar mi ne? Nedense hep odama guzel renklerde cok sevimli kelebekler giriyor. :)))


oncelikle sizlerle kelebekler hakkinda bulmus oldugum kelebekleri tanitan bir yaziyi paylasacagim ve sayfanin asagisinda da bu guzelliklerin bazilarini izleyebilirsiniz...

kelebeklerle birlikte iyi keyifler...




K E L E B E K

Sen bosver onlari uç gönlünce
Onlarin hiç kanatlari olmadi ki...
Kelebek...Ooo...Kelebek...Ooo...

Açar mi kanatlarin bir gün yine?
Kelebek kaç gün var geriye?
Kisacik ömür yeter mi onca hayale?
Gücenme dünya hali böyle..

Sen bosver onlari uç gönlünce
Onlarin hiç kanatlari olmadi ki...
Sen bosver onlari uç kendin gibi kelebek gibi...
Onlarin ruhu böyle rengarenk degil saf ve tertemiz

Kelebek..kelebekk..sen uç hep gönlünce...
Kelebek kelebekk..sen uç hep gönlünce...

Sen bosver onlari uç gönlünce
Onlarin hiç kanatlari olmadi ki...
Sen bosver onlari uç kendin gibi kelebek gibi..
Onlarin ruhu böyle rengarenk degil saf ve tertemiz...

Kelebek..kelebekk...sen uç hep gönlünce...
Kelebek kelebekk..sen uç hep dokunmasinlar kanatlarina dökülür ya pullarin
Unutma sen kelebeksin,ben seni öyle sevdim.
Bir asi rüzgardin da kiyamadim dokunmaya
Sen demistin ya giderken
Ah kelebek seni hep sevecegim...
NEV
(Isigim ve Gölgem)


Kelebek, böceklerin, pulkanatlılar veya kelebekler (Lepidoptera) takımının kanatlı fertlerine verilen genel ad. 150.000 kadar türü bilinmektedir.
Vücutları kiremit dizilişi şeklinde renkli pullarla örtülüdür. Pullar, uçları yassılaşarak genişlemiş kıllardır. Ufak sarsıntılarda koparlar. İki çift olan kanatlarının büyüklüğü türlere göre değişir. Pek az türde ve bazı türlerin dişilerinde kanat bulunmaz. Emici tipteki ağız parçaları hortum şeklindedir. Kullanılmadığı zamanlar bu hortum başın alt tarafında helezon biçiminde kıvrılır. Balözü emerler. Çiçeklerin balözünün tadını ayaklarıyla alırlar. Tat alma cisimcikleri ayaklarına yerleşmiştir. Ayaklarıyla çiçeğin suyunu kontrol ederler. Beğendikleri takdirde kıvrılı duran hortumlarını uzatarak emerler.
Ağız organları, yalnız çiçek tozu (polen) ile geçinen "Micropterygidae" kelebek familyasında çiğneyicidir. Tüylü başlarında büyükçe iki petek göz ve çoğunda iki nokta (osel) göz bulunur.
Kelebekler faaliyet durumlarına göre gece ve gündüz kelebekleri olarak iki gruba ayrılırlar. Gece kelebekleri kalın ve ağır vücutlarıyla alaca karanlıkta veya gece uçarlar. İnce kıl gibi olan antenlerinin ucu sivridir. Bazı türlerde antenlerde birer dizi tüy bulunduğundan tarak görünümündedirler. Genellikle renkleri mattır. Hızlı uçucudurlar.
Gündüz kelebekleri gece istirahat edip, gündüz uçarlar. İnce ve hafif vücutludurlar. Anten uçları topuzludur. Kanatları gâyet güzel renk ve desenlerle süslüdür. Uçuşları yavaştır. Bir yere konduklarında kanatlarını yukarıya dik tutarlar. Gece kelebekleri ise dinlenme hâlinde kanatlarını çatı gibi gövdelerinin üzerine kapatırlar veya tamâmen açık bırakırlar. Bu kâideler bütün kelebekler için geçerli değildir. Meselâ; Skiperler pervâne olmadığı halde antenleri incedir. Vücutları kalın ve renkleri mattır. Gündüz uçarlar. Çoğunlukla pervanelerle karıştırılırlar.
Gece kelebeklerinin işitme ve koku alma duyuları da çok hassastır. Bazı türlerin erkekleri, 5 km uzaktaki dişinin kokusunu alabilirler. Gündüz kelebeklerinin duyargaları (anten) çıplak olduğundan bu hassaslıktan mahrumdurlar.
Kelebeklerde çoğalma yumurta ile olur. Kelebek yumurtaları yarım küre, küre, silindir ve iğ şeklindedir. Dişileri yumurtalarını tek tek veya gruplar halinde ağaç kabukları veya yapraklar üzerine yapıştırarak bırakırlar. Bazıları da üst üste yapıştırarak kuleler meydana getirir. Bazıları yumurtaların üzerini vücutlarından kopardıkları kıllarla bir kürk gibi kapatırlar. Kışı geçirmek zorunda kalan yumurtalar “Korion” denen sert bir kabukla örtülüdür. Yumurtadan çıkan larvalara “tırtıl” adı verilir. Kışı genellikle tamamen gelişmiş olarak yumurta kabuğu içinde geçirir. İlkbaharda her yer yeşermeye başlayınca kabuğunu yırtarak besin aramaya çıkar. Dişi kelebekler yumurtlarken özellikle tırtılların beslendiği bitki türlerinin üzerine veya yakınına yumurtalarını bırakırlar.
Tırtıllarda üç çift göz ve 2-5 çift karın bacağı bulunur. Ağız parçaları ısırıcı çiğneyicidir. Alt dudağa dökülen ipek salgı bezleri vardır. Oburca beslenen tırtıllar, 4-5 defa deri değiştirirler. Normal iriliğe ulaşınca ipek salgısı ile kendilerine koza örerler.
Koza içinde erginin şekillendiği pupa durumuna geçer. Bir müddet sonra pupa kabuğunu yırtar ve kozadan genç ergin yeni kelebek ortaya çıkar. Fakat hemen uçamaz. Kanatlarındaki damarların kanla dolması ve kuruyarak güçlenmesi için birkaç saat beklemesi gerekir. Bazı erginlerin ömrü 24 saat, bir kısmının 1-2 aydır. Hayatları birkaç mevsim sürenler kış uykusuna yatar veya daha sıcak bölgelere göç ederler. Bunlar yüzlerce kilometrelik yolu uçabilecek güçtedir. İngiltere’de yaygın bir tür, havalar soğumaya başlayınca Kuzey Afrika’ya göç eder. Kuşların aksine kelebeklerin göçü tek yönlüdür. Amerika’da yaşayan bir çeşidin dışında hiçbiri geri dönmez.
Bazı kelebekler zehirlidir. Bunlar çok yavaş uçar ve göz kamaştırıcı parlak renklere sahiptir. Bu renkler düşmalarına karşı bir ikaz işaretidir. Böcekçil hayvanlar bunları yemekten çekinirler. Bazı kelebekler de, sahte kafa işaretleri, kanatlarındaki göz işaretleriyle ve antene benzeyen kuyruk uzantılarıyla düşmanlarını şaşırtarak kendilerini korurlar. Bu işaretlere aldanan avcı hayvanlar, kelebeğin öldürücü olmayan kısmına saldırır. Yırtık kanatlı bir kelebek hayatını sürdürebilir. Birçokları da kondukları yerlerde tamamen kamufle olabilirler. Kuru yaprak görünümündeki bazı kelebekleri kondukları yerden ayırdedebilmek çok zordur.






*Yazi icin "http://kelebek.be/kelebek/index.php?option=com_content&task=view&id=68&Itemid=9" internet sitesine cok tesekkurlerimi sunuyorum

24 Aralık 2007 Pazartesi

VaRDIR BuNDa Da BiR HaYIR

Sizlerle simdi sevdigim bir hikayeyi paylasmak istiyorum...



Bir zamanlar Afrika da ki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
"bunda da bir hayır var!"

Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın başparmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:
"bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
"bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu? "ve sonra
Da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine
Götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler. Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir, bir anlattı.

"haklıymışsın!" dedi.
"parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış.
İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi."
"hayır" diye karşılık verdi arkadaşı.
"bunda da bir hayır var."
"ne diyorsun
aşkına?" diye hayretle bağırdı kral.
"bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."
"düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum,değil mi? ve sonrasını düşünsene? "

18 Aralık 2007 Salı




Hazan yagmurlarindan uzak
Ucan balonlarin;
Cocuklarin ellerinden düsmedigi
Gülümsemenin;
Insanlarin yüzünden hic eksilmedigi
Bir bayram bu "Bayram".
Kadere, hayata, olumsuzluklara;
Hatta ölümün varligina inat,
Hala dimdik, hala basi dik.
Bu bir Armagan...
Insanligin kurtulusu...
Bu gercege itaatin sonsuzlugu adina!
Gökyüzünün icimizi isitan yüzüne göz kirparak
ve...
Bugünleri yasama degerli kilarak
Saygi ve sevginin hic bitmemesi,
Nerde o eski bayramlarin denmemesi
Ümidiyle...
Nice, mutlu ve birlikte bayramlara...




17 Aralık 2007 Pazartesi

Gitarimla ilk calip söyledigim sarki...


SeN BeNiM SaRKILaRIMSIN

Belki bir şarkının her sesinde
Belki bir sahil meyhanesinde
Belki de içtiğim sigaranın dumanısın
Bir yıldız gökte kayıp giderken
Islak bir yolda yalnız yürürken
Bambaşka bir şeyi düşünürken aklımdasın

Geçmiş değil bugün gibi yaşıyorum hala seni
Sen hep benim yanımdasın
Gündüzümde gecemdesin, çalınmasın söylenmesin
Sen benim Şarkılarımsın

Sanki hiç gitmemiş hep var gibi
Bir sırrı herkesten saklar gibi
Sessizce sokulup ağlar gibi yanımdasın
Beni bir şeylerden aklar gibi
Koparmadan çiçek koklar gibi
Hiç bozulmamış yasaklar gibi aklımdasın

Geçmiş değil bugün gibi yaşıyorum hala seni
Sen hep benim yanımdasın
Gündüzümde gecemdesin, çalınmasın söylenmesin
Sen benim Şarkılarımsın

14 Aralık 2007 Cuma

Hayatimdan Parcalar


Hayatimdan Parcalar

Sevipte sevilmemek,
Bekleyipte beklenmemek nedir bilir misin?
Bir gün gelecegini sandigin ve
umut ettigin, yakici atesiyle kivrandigin
insanin gelmeme ihtimalini düsünüp
hüzne boguldun mu hic?
Agladin mi? Bu aciyi tattin mi hic icinde?
Yasaminin ve yasama karsi sevincli bakislarinin
ondan kaynaklandigini,
onun aydinlatici bir isik oldugunu zannettin mi?
Senin hayatinin yavas yavas bir parcasi oldugunu,
fakat onun bundan haberi bile olmadigini düsündün mü?
Onun bakislarindaki farkliligi, gözlerindeki piriltiyi, gülümsemesindeki sevecenligi
ve sanki o hic büyümeyen cocugu kesfettin mi hic?
Gördün mü?
Onunla vaktin nasil gectigini anlamadan ertesi gün görüsmek üzere ayrilirken onu
biraz daha fazla görmek icin bahaneler uydurdun mu?
Hatta bazen gülünc duruma bile düstün mü?
Bunlar, insanin hayatinin parcasidir var olan
ve
bu da benim parcalanan parcalarimdan,
hatiralarda kalacak ve onlari süsleyecek olan...

-NaZLI-

Siir



Tren

Dert ortagim olmus zamanla
Beni, göz yasimi, cektiklerimi
paylasmis ve anlamis beni sanki
Dinlemis beni hic ses cikarmadan
agzini bile acmadan
fakat anlamis beni...
Ve sessizligiyle, sefkatiyle
koskoca dertlerimi unutturmus
bir anne kucagi gibi rahatca
uyutmus beni kucaginda
zamanin nasil gectigini bile bilmeden
ulastirmis beni vuslatima...
Onunla her karsilasmamizda
hem buruk hem sevinclidir icim.
Bir tarafta beni özlemle bekleyenler
diger tarafta benim özlemle beklediklerim.
Iki parcaya bölünür her seferinde kalbim:
Yüzüne bakmaya kiyamadigim insanlar bir yanda olmus ben bir yanda.
Bu da benim kaderimmis
öyle der dert ortagim.
Yazilmaya görsün bir kere anlina hasretler.
Dünyaya zaten hasretle geliriz Mevla´ya
Mevla da vermis bir hasret daha...
Ayrilanin matemi belli,
sanmaki hic dönmeyecek geri...
Kavusanin sevinci belli,
sanmaki sona ermeyecek vuslati...
Ayrilik, vuslat deyipte gecme
söylemesi kolay iki zit kelime
Biri hüsrana bogar seveni
Digeri kavusturur kavusmaz kalpleri.


-NaZLI-

Dua

Bayramın hayrı, güzelliği ve onu karşılayan bugünlerin bereketiyle..

Bir Çiçeğin Duası



Beni bir mü’min kulun gördü.
Yanımdan geçiyordu, beni fark etti.

Durdu geri döndü, geldi.
Yüzüme uzun uzun baktı.

” Ne güzel yaratmış!” dedi sessizce.
İşte o an, niçin var olduğumu anladım.
Melekler sardı etrafımızı ansızın, imrenerek seyrettiler olup biteni.
Görmediği Rabbine görmüş gibi inanan bir insanın yüceliğini gördüler.
Ve herşeyi en ince ayrıntısıyla kaydettiler.
Çekilen resimlerde ben de vardım.
Ey dualara cevap veren Rabbim, ben cansız bir tohumdum.
Dualarımı kabul ettin, güzel bir çiçek oldum.
Senin kudretinle canlandım, Senin san’atınla süslendim, Senin lütfunla
güldüm.
Şimdi bir duam daha kaldı mahşere sakladığım:
Beni gören gözleri ateşte yakma Ya RABBİ !!!


...amin...

8 Aralık 2007 Cumartesi

oDaM oDaM GüZeL oDaM

"Aslan yattigi yerden belli olur..."

Bu ata sözü biraz alakasiz kalacak, fakat bugün sizlere cok tatli ve cok sirin olan odami tanitacagim...

güzel odamin güzel duvarlari

* masamin üstü fizyoloji sinavimdan dolayi dopdoluydu...kusuruma bakmayin :)

Mavideniz Mef
rusat/Bursa...

Tamtamina bir gün boyunca ayaklarimiza kara sular inene kadar Bursa´nin altini üstüne getirmistik annemle bu güzel perdeleri yapan Mavideniz Mefrusat´i bulana kadar... Sagolsunlar cok güzel yapmislar ellerine saglik, ama fikir benden cikmisti :)))




Duvarimdaki güzelliklerden birisi de canim yegenlerimle cekinmis oldugum tatli fotograflar...











Üst cerceve: Ömer-Nazli-Ennour; Alt cerceve: Nazli-Yaman


canim Ali abimin ve Feyza ablamin hediyeleri...
Od
amin bas köselerini süslüyorlar...




Bir Dis He
kimi adayinin evde bulundugunu nerden anlarsiniz?













Tabiiki laboratuarda yapilan modellerin
odadaki bos yerleri süslemesinden...Mumdan yapilan disler mi dersin, protez icin olan mumlar mi dersin, yoksa tel bükmek icin olan modeller mi.... Evet bunlardan bizim evde, hatta benim odamda da sürüyle bulunmakta :))))



Sakin bu ayak iskeletinin benim oldugunu düsünüpte korkuya kapilmayin, cünkü o masamin üstünü süsleyen bir kalemlik :)))

Umarim kücük odamda yapmis oldugumuz gezinti biraz da olsa hosunuza gitmistir! Insallah misafirim olup, bir fincan kayfemi icip (bir fincan kayfenin 40 yil hatiri vardir), odami yakindan görüme firsatiniz olur...


25 Kasım 2007 Pazar

SaRI LaLeLeR

Sayfamin anlam ve önemini belirten en sevdigim sarkilardan biri... :))





SARI LALELER


Uykulu gözlerle döndüm rüyamdan

Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından

Sen olmasan buralara gelemezdim ben

Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden

Nasıl bir sevdaysa bu karşı koyamam

Dayanamam kıskanırım seni paylaşamam

Satırlar uçar gider aklımdan

Sana sarı laleler aldım çiçek pazarından


Uykulu gözlerle döndüm rüyamdan

Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından

Sen olmasan buralara gelemezdim ben

Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden

Yeniden başlasam bu sefer korkmadan

Koklayıp birbirimizi çöpe atmadan

Satırlar uçar gider aklımdan

Sana sarı laleler aldım çiçek pazarından


Uykulu gözlerle döndüm rüyamdan

Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından

Sen olmasan buralara gelemezdim ben

Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden

Nasıl bir sevdaysa bu karşı koyamam

Dayanamam kıskanırım seni paylaşamam

Satırlar uçar gider aklımdan

Sana sarı laleler aldım çiçek pazarından


M.F.Ö

22 Kasım 2007 Perşembe

Bisiklet ve Üniversite Sehri MÜNSTER



Artik bir yerlerden baslama zamani... Bu nedenle sizlere okudugum ve yasadigim yer olan bisiklet ve üniversite sehri olan Münster´i tanitacagim:



MÜNSTER


(halk dilinde: Mönster)




Bulundugu eyalet: Kuzey Vestfalya /Almanya
Alan: 302,91 km²


Nüfus: 271.927 (30. Juni 2007)


Km² ye düsen kisi sayisi: 898 kisi


Yüksekligi: 60 m


Posta kodlari: 48143–48167


Plakasi: MS


Belediye baskani: Dr. Berthold Tillmann (CDU)


Komsu sehirler: Hollanda sehri Enschede´ye 65 km, Osnabrück 44 km kuzeyde, Dortmund 61 km güneyde, Bielefeld 62 doguda...Köln´e de 150 km uzakliktadir
Bölgeleri:
Orta: Sehir ici
Kuzey: Coerde, Kinderhaus, Sprakel
Dogu: Dyckburg, Gelmer, Handorf, Ems ve Werse
Bati: Albachten, Gievenbeck, Mecklenbeck, Nienberge, Roxel
Güneydogu: Angelmodde, Gremmendorf, Wolbeck
Hiltrup: Amelsbüren, Hiltrup, Berg Fidel


Sehir hakkinda vermis oldugum bir kac bilgiden sonra benimle alakali olan bölümlerine geciyorum Münster´in.



Münster ile tanismam 01.04.2006 tarihinde üniversite girisinin acilanmasi sonucuyla oldu. Dis Hekimligine alindigima cok sevinmistim, fakat tanimadigim hic gitmedigim bir sehirde, yani Münster. Münster Westfälische Wilhelms-Üniversitesi Dis Hekimligi Fakültesine alinmistim...



Biraz sevincli biraz buruk bir sekilde üniversitenin ilk günü Münster´e ailemle birlikte gelmistim. Korkuyordum, cünkü ailemden uzak bir sehirde okuyacaktim ve sehrin nasil bir yer oldugunu bilmiyordum.



Ve...Güzel sonuc...



Benim icin gönderilen bir sehir oldugunu düsünmeye basladim...Benim hoslandigim hersey sanki burda toplanmis...Yesil sessiz bir doga, güzel insanin icini rahatlatan kocaman bir göl (Aasee), ögrencilerin bol oldugu (özellikle Türk ögrencilerin), insanlarin paylasmayi ögrendigi, üniversiteye dogru olan yolculugun genellikle otobüsle degilde bisikletle oldugu ve hatta bisikletlerin arabalardan kat kat daha fazla oldugu, yazi yaz (her ne kadar bu sene pek öyle olmasada) kisi tam kis olan :)), hele bir de güzel arkadasliklar edinmissen film-oyun aksamlarinin, konserlerin (Peynir Gemisi Grubunu (solist ve gitarist cok iyi dostumdur) anmadan gecemicem), sinema-tiyatro ziyaretlerinin, cafelerinin, cafelerdeki kakao tadinin, Firenze cafesindeki tabak külahlarin, müzelerinin (mesela: Picasso Müzesi), tarihinin, eglencelerinin, arkadasliklarinin, dostluklarinin, asklarinin ve sevgilerin en güzel oldugu en güzel sehir...

MÜNSTER`DE YASAMAK, ÖGRENCILIK BAMBASKA...

21 Ekim 2007 Pazar

...SEHiTLER ÖLMEZ...


Yüksekova´da askeri birlige hain saldiri

Hakkari Yüksekova'daki Dağlıca Piyade Taburu'na Kuzey Irak'tan sınırı geçen teröristler tarafından sabah saatlerinde terör örgütü üyelerince ağır silahlarla ateş açıldı. Saldırıda son bilgilere göre 12 asker şehit oldu, 16 asker yaralandı. Şehit sayısının artmasından endişe ediliyor. Teröristlere taburdan ateşle karşılık verilirken, çatışma sürüyor. Bu arada Genelkurmay'ın yaptığı açıklamaya göre 12 asker şehit oldu, 16 asker yaralanırken, 23 terörist öldürüldü. Son edinilen bilgilerde teröristlerin 10 askeri kaçırdığı iddia ediliyor.



SEHiTLERiMiZE...Mekaniniz cennet olsun

Sarmışlar seni ay yıldızlı bayrağa

Dediler ki oğlun şehit düşmüş,
Dağlar üstünü örtmüş,
Son sözü anam olmuş,
Oğul seni kimler vurmuş.

Sarmışlar kırmızı bayrağa,
Ağla yüreğim ağla,
Nasıl dayanırım oğul ben bu acıya,
Sarmışlar seni ay yıldızlı bayrağa

Nasıl kıymışlar oğul sana,
Hayalin çıkmıyor hala aklımda,
Allah sabır versin şehit analarına,
Mekanınız cennet olsun öbür dünyada,

Haydar Turan


Benim Bayragim, Benim Vatanim, Benim Insanim


İSTİKLAL MARŞI

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl;
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl;
Hakkıdır Hakk'a tapan, milletimin istiklâl.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim imân dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmanı boğar,
"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden ilâhî şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar - ki sehâdetleri dînin temeli -
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - taşım;
Her cerîhamdan, İlâhi, boşanır kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarım hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl.

Mehmet Âkif ERSOY

20 Ekim 2007 Cumartesi

Türk süsleme sanati: TEZHiB










Tezhib SanatiTezhib sözcüğü, Arapça’da altınlamak anlamına gelir. Genelde kağıt üzerine altın ve çeşitli renklerle yapılan, çoğunluğu figürsüz olan süslemeler “tezhib” olarak adlandırılır. tezhib en çok el yazması kitaplarda kullanılmakla birlikte tek levha halindeki yazıların çevresinin de tezhiblendiği görülür. En güzel örnekleri de Kur´an-i Kerim´in sayfalarindaki süslemelerde görülür,özelliklede ilk iki sayfasi tam tezhib süslemesidir. Eke de benim yaptigim bir süslemeyi ekliyorum. Umarim begenirsiniz. Daha iki tane eserim var, fakat zamanla daha iyi ögrendikce arkasi gelecektir. Arkadaslarimin dogum günlerinde hediye almak yerine böyle kendi elim ve bilegimle yaptigim seyleri armagan etmeyi istiyorum...Zor ama rahatlatici, insana sabri ögretiyor ayrica...Haydi saglicakla kalin...selamlarimla...



19 Ekim 2007 Cuma

Candan Ercetin

Candan Ercetin



Kimlik

Ad/Soyad: Candan Ercetin
Dogum Tarihi: 10. 02. 1963
Dogum Yeri: Kirikkale
Meslegi: Sanatci, Ögretmen

10.02.1963 tarihinde Kırıkkale'de doğdu. Galatasaray Lisesi'nin ardından, İstanbul Üniversitesi'nde Klasik Arkeoloji okudu. 1976-1991 yılları arasında ise İstanbul Belediye Konservatuarı Şan Bölümü'nde öğrenim gördü. Profesyonel müzik yaşamı 1989 yılında başladı. Fransız müziği onu her zaman derinden etkiledi. İlk albümünün adı "Hazırım"dı. Bir dönem turizm ve organizasyon, prodüksiyon, promosyon ve menajerlik alanlarında çalışmalarda bulundu. Kol Düğmeleri isimli bir TV programında sunuculuk yaptı. Şu sıralar Galatasaray Lisesi'nde müzik öğretmenliği yapıyor. Sahne programlarında ağırlıklı olarak Fransız Chansonsları okuyor. Ama Türkçe İngilizce, İtalyanca, Almanca, İspanyolca, Yunanca şarkılar da repartuarında yer alıyor. Kendisini ençok üniversite öğrencilerinin dinlediğine inanıyor. Albümleri genelllikle ilk satışa çıktığında durgun bir tempoda satılırken, zaman içerisinde yükselişe geçiyor. "Yalan" şarkısının bir "ölüm" şarkısı olmadığını ısrarla vurguluyor ve bu şarkıyı dinleyen insanların sözlerin gerçek anlamını kavramalarını istiyor. Düşünürlerin, hayat öykülerini, sözlerinin toplandığı kitapları okumayı seviyor. Son albümünün adı "Elbette". 2000 Topkapı etiketiyle piyasaya çıkan albümde en dikkat çekici şarkılar albümün isim şarkısı " Elbette" ve bir Yunan çingene şarkısının uyarlaması "Söz Vermiştin". Çorbayı çok büyük kase şeklindeki kupalardan içmeyi seviyor. Bir kez evlendi. Ama şimdi evlilik fikrine pek rağbet etmiyor. Sıkı diyetler yerine, biraz kilo aldığını anladığında, mesela kemerinin deliği bir atlamışsa hemen yemeklerine dikkat etmeye başlıyor. Çıktığı tüm programalarda özellikle TV çekimlerinde şarkılarını mutlaka canlı olarak seslendirmek istiyor. Mete Özgencil'in yazdığı şarkı sözlerinden çok etkileniyor. Özellikle son albümünde yer alan "Arada Bir" in sözleri onun için çok özel anlamlar taşıyor.



Celine Dion



Bu bölümde de sizlere sevdigim sanatcilardan bahsetmeyi istiyorum.

ne diyon ne diyon?

CELINE DION
:))

Kimlik

Ad/Soyad: Celine Marie Claudette Dion
Dogum tarihi: 30.Mart 1968
Dogum yeri: Quebeck/Kanada
Meslegi: Dünya sanatcisi


Celine Dion, 1968’de Charlemagne kasabasında dünyaya geldi. O, ailedeki 14 çocuktan en küçüğüydü. Aile müzikle iç içe yaşıyordu. Anne ve babası küçük bir kulüp işletiyor, haftasonları bu kulüpte beraber söylüyorlardı. Celine Dion, henüz 5 yaşındayken bu grupta ailesiyle birlikte şarkı söylemeye başladı. 12 yaşına geldiğinde ise annesi, babası ve bir erkek kardeşiyle Fransızca bir şarkı yazdı. Görüldüğü gibi Celine Dion’un başarısındaki en önemli etken ailesidir. Anne ve babası kendisine tam destek olmuş, çalışmalarını ve hayata yönelik hedeflerini müziğe yönlendirmesinde büyük rol oynamıştır.

Celine’in seslendirdiği parça bir demo albümde yer almış ve ünlü menajer Rene Angelil’in büyük ilgisini çekmişti. Angelil, genç Celine’in sesini çok başarılı bulmuştu. Ona göre Celine’in kendi albümünü çıkarıp uluslararası üne kavuşması içinbeklemeye gerek yoktu. Beklemek vakit kaybından başka birşey değildi. Çünkü Celine, hem sesi, hem müziğe bakış açısıyla olgun bir sanatçı gibiydi.

1981’de Rene Angelil ile çalışmaya başlayan Celine Dion, çok kısa zamanda büyük başarılara ulaştı. 1982’de Tokyo’da düzenlenen Yamaha Dünya Şarkıları Festivali’nde (Yamaha World Song Festival) altın madalyaya layık görüldü. Bir yıl sonra Fransa’da Altın Plak ödülünü alan ilk Kanadalı olarak tarihe geçti.

1988’de dünyaca tanınmasında belki de en büyük rolü oynayan olay gerçekleşti. Celine Dion, İrlanda’nın Dublin şehrinde düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Ödül gecesini tüm dünyada yaklaşık 600 milyon kişi izledi. Celine Dion, bu sayede yalnızca izleyicilerin beğenisini değil yapımcıların da büyük takdirini kazandı. Bu takdirler, kısa zamanda iş tekliflerine dönüştü. Dünyaca ünlü Disney çizgi filmlerinden ’Beuty and the Beast’ ’in soundtrackini seslendiren Celine Dion, bu albüm ile büyük ödüllerin sahibi oldu. Akademi ve Grammy ödüllerine layık görülen Dion, bu albümde yer alan bazı parçaları ikinci ingilizce albümü olan ’Celine Dion’ da da kullandı. ’Celine Dion’ albümü Kanada’da tam 7 ödül aldı.

Albümün İngiltere’de yayınlanmasının ardından 1965’ten beri kırılamayan dev bir rekora daha imza attı Celine Dion. 1965’te The Beatles grubu tarafından kazanılan ünvan yaklaşık 30 sene sonra Celine Dion tarafından devralındı. (Bu ünvan, İngiltere listelerinin gelmiş geçmiş en başarılı sanatçısına verilmektedir.) İngiltere’deki bu başarının ardından Amerika’da ise 4 milyon albüm satışı ile yepyeni bir rekora imza attı.

1996’nın Mart ayında sunulan ’Falling Into You’ albümü, yılın en çok satılan albümü olmuş, 11 ülkede listebaşı olarak yer almış, 39. Grammy Ödülleri’nde ’Yılın Albümü’ ve ’En İyi Pop Albümü’ ünvanlarını beraberinde getirmişti. Bu albüm dünya çapında tam 25 milyon sattı.

Kendisine iki Grammy Ödülünü birlikte kazandıran ’Let’s Talk About Love’ albümü ünlü besteciler, vokalistler ve yapımcılar ile birlikte yapılan dev bir çalışmaydı. Bu albümün piyasaya sunulduğu gün, Titanic filmi vizyona girdi. ’My Heart Will Go On’ adlı parçası hem Titanic’in soundtrack’inde, hem de ’Let’s Talk About Love’ albümünde yer alıyordu. Her iki albüm de 25 milyon satış rakamını geçerek inanılmaz bir rekoru beraberinde getirdi.

Celine Dion, yaptığı herşeyle olay olan büyük bir sanatçıdır. Birbirinden büyük başarılara, rekorlara imza atmış, tüm dünyanın takdirle izlediği, dinlediği bir yıldız olmuştur. Bu büyük başarıda en büyük pay, kuşkusuz ailesindeki müzik ruhu ve sanat anlayışıdır.

Diskografi

1999 Celine Dion/Unison
1999 Let’s Talk About Love
1998 A l’Olympia
1998 C’Est Pour Vivre
1998 Celine Dion, Vol. 2
1998 Chansons en Or
1998 Collection 1982-1988
1998 D’Eux
1998 Gold, Vol. 1
1998 Let’s Talk About Love
1998 Ne Partez Pas Sans
1998 Ne Partez Pas Sans Moi
1998 S’Il Suffisait d’Aimer (If It Is Enough to Love)
1998 These Are Special Times
1997 Let’s Talk About Love
1996 Falling into You
1996 Live in Paris
1995 Des Mots Qui Sonnent
1995 The French Album
1995 Incognito
1995 Power of Love
1994 Dion Chante Plamondon
1994 Premieres Anees
1993 The Colour of My Love
1992 Celine Dion
1990 Unison

18 Ekim 2007 Perşembe

HeDiYeLeR


Iste budur...

Dogum günleri bazilari icin normal bir günden ibarettir, bazilari icinse unutulmamasi gereken özel günlerdir.
Bazilarina dogum günü hediyesi almakta zorlanirsin, bazilarina da ne alacagini hemen bilirsin. Hediye her zaman alinan en pahali sey demek degildir.
Yanda görmüs oldugunuz dogum günü hediyesi de bazilarina ne alacagini bildiklerimizdendi... Yani arkadasimiz Sarah´nin dogum gününde ona verdigimiz bir hediye... Arkadasimizin cikolata ve kek hastasi oldugunu bildigimiz icin hic tereddüt etmeden hediye olarak rengarenk ambalanjlarda olan cesitli cikolatalardan aldik. Bir genisce bir tabagin icerisine gül desenli cok güzel bir pecete serip üzerine almis oldugumuz keki yerlestirdik. Bu keki de kenarda kalan bos yerlerden baslayarak cikolatalarla donattik, o kadar cikolata almisizki kekin üstü kapandi böylece de ona süpriz bir yas günü keki :)) olmus oldu.... En son islem olarakta dogum günü kartini yazip süsledikten sonra hediyeyi organize eden arkadaslar olarak üc tane canli cicek koyduk cikolatalarin aralarina... Böylelikle dogum günü partisinin en renkli, en sekerli, en tatli dogum günü hediyesini arkadasimiza vermis olduk... Ona afiyet olsun.... :)))

16 Ekim 2007 Salı

Canim gitarimin tellerinden cikan besteler...


Cok senedir ud calmayi ögrenmek istiyordum, fakat onu bana ögretecek bir ögretmenin Almanya da maalesef cok az bulunmasindan dolayi ve sonradan tanismis oldugum arkadasimiz Peynir Gemisi adli grubun kurucusu olan gitarist Emre´den dolayi gitara dogru yön degistirdim ve böylelile gitar calmanin ne kadar zevkli oldugu kanaatine vardim... Emre´nin bizlere verdigi o eglenceli ve güzel gitar kurslarindan sonra ve gitarla adeta kanki olduktan sonra verilen her ödevle bir beste yapmaya basladim, kimisi majör kimisi minör :)) kimsi insanlari kahkahaya bogarken kimisi de hüzünlendirebiliyor... ve sizinle bugün bu bestelerimden birini paylasmak istiyorum...

Arkadasim Serap´in dogum gününde ona yazip telefonda gitar ile söyledigim sarki:

iste karsinizda gelecegin Nil Karaibrahimgili :))))


Bir varmis bir yokmus
Evvel zaman icinde
Kalbur saman icinde
Bir Serap adinda
tatli bir kiz yasarmis.
Hayali okumakmis.
Bir gün bu kiz büyümüs,
Hukukta okur olmus,
Son sinavlarindaymis,
Dogum gününde bile
Cok calismaktaymis...
Bunu gören Emre,
Bunu sezen Nazli,
Bunu duyan Fatih,
Ona bir süpriz yapmis
Bir kek ve bir hediye
Kapisina dayanmis
Ona olan sarkiyi
Hep birlikte söylemis.

Iyiki dogdun Serap,
Mutlu yillar sana!
Iyiki varsin Serap,
Uzun yillar sana!

Ve bu masal burdada
Bitmis...


devam edecek...